Kadınların Bilimdeki Görünmezliği
Tarih boyunca bilim, insanlığın en büyük ilerleme araçlarından biri olmuştur. Ancak bu ilerlemenin arkasında çoğunlukla erkek isimlerin öne çıktığını görürüz. Bunun nedeni, kadınların bilimden uzak kalması değil; bilime katkılarının çoğu zaman görmezden gelinmesi, kayıt altına alınmaması ya da erkek meslektaşlarının gölgesinde bırakılmasıdır. Kadınların eğitim hakkından mahrum bırakıldığı, üniversite kapılarının yüzlerine kapandığı, bilimsel dergilere makale göndermelerinin engellendiği yüzyıllar boyunca bile, bazı kadınlar olağanüstü çabalarıyla bilime yön vermiştir.
Kadınların bilimdeki hikâyesi sadece bireysel başarıların değil, aynı zamanda eşitlik mücadelesinin de hikâyesidir. Bugün Nobel ödüllerinden CERN araştırmalarına, yapay zekâdan uzay çalışmalarına kadar her alanda kadınların izini görmek mümkündür. Bu makalede, tarihten günümüze kadın bilim insanlarının hikâyelerini, katkılarını ve yaşadıkları zorlukları ele alacağız.
Antik Çağ ve Orta Çağ’da Kadın Bilim İnsanları
Hypatia (MS 370–415)
İskenderiye’de yaşamış olan Hypatia, matematik ve felsefede öne çıkan ilk kadın bilim insanlarından biridir. Babası Theon’dan aldığı eğitimle geometri, astronomi ve mantık üzerine çalışmış, Platoncu düşünceyi geliştirmiştir. Hypatia, bilimle uğraşan kadınların erkek egemen toplumlarda nasıl bir tehdit olarak görüldüğünün de simgesidir. Dini ve siyasi çekişmelerin gölgesinde acımasızca öldürülmüş, ancak adı tarihe bilim uğruna hayatını feda eden bir kadın olarak kazınmıştır.
Hildegard von Bingen (1098–1179)
Orta Çağ’da yaşamış bir Alman rahibe olan Hildegard, botanik, tıp ve doğa felsefesi alanında eserler vermiştir. Bitkilerin şifalı özelliklerini yazmış, “Physica” ve “Causae et Curae” adlı eserleriyle hem bilim hem de tıp tarihinde yer edinmiştir. Kadınların yalnızca manastır ortamında bilim yapmasına izin verilen bir dönemde, Hildegard bu sınırları zorlamış ve kadın bilgisinin değerini ortaya koymuştur.
Rönesans ve Aydınlanma Dönemi
Maria Sibylla Merian (1647–1717)
Bir Alman doğa bilimci ve ressam olan Merian, entomoloji biliminin kurucularındandır. Kelebeklerin yaşam döngüsünü gözlemleyip çizimleriyle belgeleyerek dönemin bilim dünyasında çığır açmıştır. Onun çalışmaları, doğa tarihine sanatın estetik gücüyle katkı sunmanın en güzel örneklerinden biridir.
Émilie du Châtelet (1706–1749)
Fransız matematikçi ve filozof olan du Châtelet, Newton’un “Principia Mathematica” eserini Fransızcaya çevirerek Avrupa’da Newton fiziğinin yayılmasına büyük katkı sağlamıştır. Kadınların bilimsel tartışmalara katılmasının hoş karşılanmadığı bir dönemde, zekâsı ve kararlılığıyla Voltaire gibi düşünürlerin bile hayranlığını kazanmıştır.
19. Yüzyılın Öncüleri
Ada Lovelace (1815–1852)
Bilgisayar biliminin öncüsü kabul edilen Ada Lovelace, Charles Babbage’ın Analitik Makinesi üzerine yaptığı çalışmalarda makinenin yalnızca hesap değil, sembollerle de işlem yapabileceğini öngörmüş, ilk algoritmayı yazmıştır. Bu nedenle günümüzde “dünyanın ilk bilgisayar programcısı” olarak anılmaktadır.
Mary Anning (1799–1847)
Fosil avcısı olarak bilinen Mary Anning, paleontolojinin gelişmesinde kritik rol oynamıştır. Bulduğu dinozor fosilleri, evrim teorisinin anlaşılmasında temel oluşturmuştur. Ancak uzun yıllar boyunca keşifleri erkek bilim insanlarının adıyla yayınlanmıştır.
Sofia Kovalevskaya (1850–1891)
Rus matematikçi Kovalevskaya, Avrupa’da profesörlük unvanı alan ilk kadın matematikçidir . Diferansiyel denklemler üzerine yaptığı çalışmalar, modern matematiğin gelişimine katkı sağlamıştır.
20. Yüzyılın Dönüm Noktası: Nobel’li Kadınlar
Marie Curie (1867–1934)
Bilim tarihinin en parlak isimlerinden biri olan Curie, radyoaktivite üzerine yaptığı çalışmalarla Nobel Fizik ve Nobel Kimya ödüllerini kazanan ilk ve tek kişidir. Kadınların üniversiteye kabul edilmediği bir dönemde mücadele ederek eğitim almış, eşi Pierre Curie ile birlikte polonyum ve radyumu keşfetmiştir. Onun hikâyesi, bilimin cinsiyet tanımadığının en güçlü kanıtıdır.
Lise Meitner (1878–1968)
Nükleer fizikte çığır açan Meitner, nükleer fisyonun keşfine öncülük etmiştir. Ancak Nobel Ödülü, yalnızca erkek meslektaşı Otto Hahn’a verilmiş, Meitner görmezden gelinmiştir. Bugün “unutulmuş Nobel adayı” olarak bilinir.
Rosalind Franklin (1920–1958)
DNA’nın çift sarmal yapısının keşfinde kilit rol oynamış bir biyofizikçidir. X-ışını kristalografisi sayesinde Watson ve Crick’in modeli geliştirmesine zemin hazırlamıştır. Ancak onun adı uzun yıllar gölgede kalmış, ölümünden sonra hak ettiği değer verilmiştir.
Dorothy Hodgkin (1910–1994)
Kristalografi alanında önemli bir bilim insanı olan Hodgkin, insülinin yapısını çözerek Nobel Kimya Ödülü kazanmıştır. Onun çalışmaları, modern biyokimyanın temel taşlarındandır.
Türkiye’den Kadın Bilim İnsanları
- Remziye Hisar (1902–1992): Sorbonne Üniversitesi’nde eğitim almış, kimya alanında Türkiye’nin ilk kadın bilim insanlarından biridir.
- Sabire Ayla (1910–2011): Türkiye’nin ilk kadın veteriner hekimidir.
- Halide Edip Adıvar (1884–1964): Daha çok edebiyatçı kimliğiyle bilinse de kadınların eğitim hakkı ve bilimsel gelişmeleri desteklemesiyle öncü bir figürdür.
- Feryal Özel (1975–): Günümüzde astrofizik alanında dünyanın önde gelen bilim insanlarından biridir. Kara delikler ve nötron yıldızları üzerine yaptığı çalışmalar, evrenin anlaşılmasına büyük katkı sağlamıştır.
Kadınların Bilimde Karşılaştığı Engeller
- Cam tavan: Üst düzey pozisyonlara yükselmede görünmez bariyerler.
- Akademik cinsiyetçilik: Kadınların yayınlarının daha az alıntılanması gibi sorunlar vardır.
- Aile-iş dengesi: Kadınların annelik ve bilimsel kariyer arasında seçim yapmaya zorlanması.






